Salı, Ocak 16, 2007

Alfabe ve Dil Meselesi

Sevgili Okuyucular,
Yaptığımız çalışmalarda Türklerin alfabe ile bölündükleri görülmüştür. Ve eğer birlik istiyorlarsa
mutlaka alfabe ile olacaktır. Bu birinci gerçektir. İkincisi Türkçe dünyada sömürge dilleri de dikkate alındığı takdirde beşinci sıradaki en çok konuşulan dildir. Sömürge dillerini dışarı alırsanız üçüncü büyük dildir. Bugün beş yüz milyon insanın bu dille anlaştığını Birleşmiş Milletler istatistiklerinde görüyoruz. Diğer sözler söylendiği için tekrar etmiyorum. Ama bir tanesi çok önemli. İstikbalin dili İngilizce değil, kayıtsız şartsız Türkçe'dir. Çünkü
gerçekten yer yüzünde tek matematik dil Türkçe'dir, tek istisnası olmayan dil Türkçe'dir. Her şeyi kanuna kaideye bağlı olan dil Türkçe'dir. Üçüncü nokta; Türkçe, söylendiği gibi Karamanoğlu Mehmet bey'le devlet dili olmamıştır. Bugün elimize geçen belgelere ve son yapılan okumalara göre İskandinavya'daki Türklerin bıraktığı yazıtlar milattan önce altı bin dört yüz yılına aittir. (Yaş tesbitini Alman ilim adamları yapmıştır). O halde Türkçe'nin devlet dili oluşu son derece eskidir. Dördüncü nokta Türk alfabesinin dünyadaki ilk alfabe olduğu da bundan sonra bütün dünya ilim aleminin kabul etmeye mecbur olacağı bir gerçektir. İskandinav yazıtları ile ilgili çalışmayı önümüzdeki aylarda Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı olarak dünya ilim alemine sunacağız. Eninde sonunda, diğer alfabelerin bizim alfabemizden doğduğu ispatlanacaktır.

Bugünkü alfabe meselemiz ele alındığında şu gerçeklerin altı çizilmelidir:
1- Alfabe medeniyet dairesini tesbit eder. Biz Arap alfabesine geçinceye kadar dünyada başlı başına kendimize has özel bir medeniyet dairesi teşkil ediyorduk. Dünyada ilk şehirleri kuranlar Türklerdir ve kazılar yapıldıkça bu şehirlerin neler olduğu da ortaya çıkmıştır. İlk yapılan çalışmaları Türk Dünyası Tarih Kültür dergisinde neşrettik.
2- Alfabe asla ilim işi değildir. İlmi alfabe, yani sesleri ifade edecek, bütün farklılıkları tesbit
edecek olan alfabe transkripsiyon alfabesidir ki onu ilim adamları kullanır. Orda kırk tane, elli tane harf olur,yüz tane işaret olur .
3- Alfabe basit olmalıdır. Kolay öğrenilmelidir ve bir dilin gelişme seyrine de uygun olmalıdır. İşte biz Arap alfabesine geçtikten sonra Türkçe çok büyük darbe yemiştir. Bu yediği darbe Türkçe'nin gelişmesini engellediği gibi, kelimelerinin pek çoğunu da Araplaştırmıştır. Binlerce kelimemiz böylece yok olup gitmiştir. Arap alfabesinin Türkçe'ye uymadığını Babürşah'tan itibaren pek çok hakanımız tesbit etmiş ve tedbirler almaya çalışmıştır. En sonuncu tedbiri de Enver Paşa almıştır. Ama asla Arap alfabesi Türkçe'ye uydurulamamıştır. Çünkü Arap alfabesi sessiz harflere dayanan bir alfabedir. N, Z, R, harflerini bir araya getirdiğiniz zaman pek çok Arapça kelime yapabilirsiniz. Nazar, nazır, nezaret, manzara, münazara, tenazür gibi. Ama Türkçe sadece ve sadece sesli harflerle heceleşir ve kelime haline gelir. Onun için Türkçe'nin alfabesi, olsa olsa, Orhun alfabesi olabilirdi. Veya kendimize göre uyarladığımız Atatürk'ün Türk dünyasından bir çok alimi bir araya getirerek uyarlattığı bugünkü Latin alfabemiz olabilirdi.
4- Bugünkü Latin alfabemiz beşinci bir gerçek olarak kesin bir şekilde söylüyorum; dünyadaki
beşyüz milyon Türkçe okuyup yazan insanların hepsinin diline cevap verecek, kayıtsız şartsız cevap verecek tek alfabedir. İlle Farsça'dan aldığımız Arapça'dan aldığımız gırtlak seslerini muhafaza etmek istiyorsanız ona da saygı gösterebiliriz. Ama alfabenin basitliği prensibinden vazgeçmemek şartıyla. Biliyorsunuz İngilizce'de c harfini bir çok yerde başka başka seslendirirsiniz. Bazı yerde se bazı yerde ka. Her şeyi harfe bo mak mümkün de ildir. Böyle bir ey manaszdır. Okumay yazmay güçle ğ ğ ş ı ı ı ı ştirir. Ama ille hı demek istiyorsanız H nın altına bir işaret koyun. Hasanı X le yazdığınız zaman onu benim çocuğum olsa olsa İksasan diye okur. Ama h nın altına nokta koyarak Hasan yazarsanız benim torunum onu gene
Hasan diye okur, ama bu noktayı niye koymuşlar der. On sene sonra da o noktanın işi biter. Asla
bugünkü Latin alfabemize bir tek harf ilave etmemeliyiz. Olsa olsa birkaç harfin altına geçici olarak işaret koyabiliriz. Bunlardan biri h nın altına diğeri k nın altına. Bir de Türkçe olan e sesi var. Ters e (ki kirilden alınmış bir harf), onun yerine e nin üstüne bir nokta veya çizgi koyabiliriz. Yazılı olduğu zaman okurken onun el (yabancı) mi yoksa el mi olduğunu anlarsınız.. Ama bunda ille ısrar ediyorsanız, (mahalli milliyetçilikten dolayı ille benim bu sesim var diyorsanız)e nin üstüne bir işaret koyunuz, kafidir. Onun dışında diğer cumhuriyetler de kabul edilen alfabelerin hepsi saçmalıklarla doludur ve bu saçmalıklar Rusların kanla yaptığını bizim kendi elimizle yapmamız manasına gelen saçmalıklardır. Gerçekten Ruslar otuz çeşit alfabe üretmişlerdir. Kazakça'da bir sese tekabül eden işaret başka bir ülkede başka sese tekabül ettirilmiştir. Böylece Kazak Türkü'nün Kırgız'ı , Kırgız'ın, Altay'ı, Altay'ın Tuvayı okuması mümkün olamamıştır. Ve ayrı ayrı diller oluşturulmuş, diller birbirinden
uzaklaştırılmıştır. Bu kasıtlı yapılan bir bölme hareketidir. Bu kasıtlı bölme hareketi, tabii Türkleri bölmek için başka vasıtalarla birleştirildiği zaman muvaffak olmuştur. İşte karşınızda paramparça Türk dünyası.
5- Dünyada hiç bir dilin iki alfabesi yoktur. İngilizce Amerika'da kullanılır, İngiltere'de kullanılır,
İskoçya'da kullanılır, Yeni Zelanda'da Avustralya'da Kanada'da başka daha Hindistan'da... her yerde. Ama hiç birisinde ayrı bir işaret ayrı bir harf yoktur. Bu Fransızca için de geçerlidir, Rusça için de, Almanca için de, dünyadaki her dil için geçerlidir. Hiçbir dilin iki alfabesi yoktur. Olmaz. Olamaz. Yalnız Türkçe'nin otuz alfabesi vardır.
6- Türklerin bu dünyada yapacakları ilk iş, her şeyden evvel yapacakları ilk şey, kayıtsız şartsız tek alfabedir. Başka türlü (alfabe birleştirilmedikçe) ne dil birliği olur, ne fikir birliği olur, ne iş birliği olur, ne siyasi birlik olur, ne de iktisadi birlik olur. Yani elbette olur ama bir çok insanlar arasında olduğu gibi olur. Türkler tek millet haline gelmez, gelemez. Alfabeyi çok önemsemek lazım.
Burada ortak dil olarak Türkiye Türkçesi'ni kasdetmiyoruz. Böyle bir niyetimiz yok. Her şive
mukaddestir. Her şive hayatiyetini devam ettirecektir. Ortak dil, ortak alfabeden sonra, kendiliğinden oluşacaktır. Burada dilde zorlama asla düşünülmemeli. Ama alfabe zorlamaksızın olmaz. Alfabe siyasi bir iştir.Türk Latin alfabesine geçerseniz o zaman Türklerin kendi aralarında birleşme arzusu kendileri tarafından tasdik edilmiş olur. Burada nihai karar ilim adamlarına bırakılamaz. Bunu bugünkü Türk cumhuriyetlerinin cumhurbaşkanlarının iradesi halledecektir. Bizde ise değişecek bir şey yok. Şimdi Türkiye'de bir akım ortaya çıkardılar. Türkiye Türkçesi de w harfini alsın, Q harfini alsın, ters e yi alsın isteniyor. Bunu basında çok şiddetli bir şekilde işlemeye başladılar. Arkadaşlar bu beş yüz milyon insanı ilgilendiren Türkçe'nin katledilmesidir. Böyle bir şeye katiyen boyun eğmemek lazım. Çünkü
yetmiş milyonluk Türkiye, yetmiş sene içinde, bu alfabeyle, bütün dünya Türklüğünün tarih boyunca yazdığı, bastığı, çizdiği ne kadar basılı yayın varsa hepsinin yüz katından fazla eser meydana getirmiştir. Dolayısıyla bugünkü alfabemiz oturmuştur. Bugünkü alfabe değişmez, onun üstüne Türkiye Türkçesi'nin tek bir nokta bile koymaya kalkışması cinayet olur.
Türkiye'nin en büyük problemi, eğitim dili olarak Türkçe'yi okullarından kovmasıdır. O kadar ki, bu kovmayı Türk cumhuriyetlerinde açtığı okullarına da sirayet ettirmiştir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti Türk cumhuriyetlerinde liseler açmıştır. Bu liselerin hepsinde İngiliz diliyle eğitim yapmaktadır. Siz Rusya'nın Kazakistan'a gelip Türkçe eğitim yapan bir lise açabileceğini düşünebiliyor musunuz?. Böyle bir mantıksızlığı Rusya yapabilir mi? Türkiye bu mantıksızlığı yapmaktadır, bugün yapmıştır. Türk cumhuriyetlerinde ve diğer Türk topluluklarında ticari şirketlerin kurduğu okulların tamam ingiliz diliyle e itim yapmaktad r. ngiliz diliyle e itim yapmak belirli ı İ ğ ı İ ğ bir modaya kapılmış olduğumuzu gösteriyor ve Türkçeyi kendi istikbalimizden silmiş olduğumuz manasını taşıyor. Türkiye Cumhuriyeti Türk dünyasında kurduğu üniversitelerde yarı yarıya Rus Dili ile Kazak Dili ile eğitim yapıyor. Rus diliyle eğitim yapmak için Türkiye Cumhuriyeti devlet bütçesinden hangi mantıkla para
ayırabiliyor?. Bunu nasıl hazmedeceksiniz? Amerika, milyonlarca mermi yağdırsa gene Arapların soyunu kurutamaz. Ama tarih, dillerini terk etmiş veya terke mecbur olmuş milletlerin mezarlığıdır. O halde Türk aydınları ve Türk devleti ve hatta Türk devletleri kendi milletlerinin mezarını kazan devletler durumundadırlar. Biz bu devletlerin dil politikalarını kayıtsız şartsız, münevverler olarak, değiştirmeye mecburuz. Fransa çocuklarına nasıl yabancı dil öğretiyorsa, Türkiye de aynı şekilde öğretmelidir. Türkiye'deki çocuklar elbette Fransız çocuklarından daha geri zekalı değildir. O halde Fransız dili ile eğitim yapan, İngiliz diliyle eğitim yapan okullar açmak bir aşağılık kompleksi, aptallık, ahmaklık demektir. Aslında milli cinayettir. Devletin kendi milletini mezara koymak üzere hazırlık yapmasıdır.

Tanrı Türk’ü Korusun.

Prof. Dr. Turan Yazgan

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Türkçe’ nin sorunlarını, bilimsel temelde ele alarak bu konuda duyarlılık gösteren tüm kesimleri ortak bir ağ sayfasında buluşturabilmek,
Türkçe Gönüllüleri Birliği’ nin oluşturulmasının zeminini hazırlamak,

amacıyla hazırlanan Türkçe Gönüllüleri Ortak Ağ Alanı' nda siz de yer almak ister misiniz?

Önemli Bilgi: Bu yazınıza, sayfamızdan bağlantı verilmiştir. Lütfen yayımda kalmaya devam ediniz. Teşekkürler...