Atatürk’ümüzün bu husustaki düşünce ve inancı şöyledir;
- Türk demek, dil (Türkçe) demektir.
- Türk Milleti'ndenim (Türk Milleti'nin dili Türkçe'dir) diyen insanlar, herşeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.
-Türk Milleti'nin milli dili ve milli benliği, bütün hayatında hakim ve esas(temel) olacaktır.
Florya'daki bir toplantıda Atatürk : Su, tuz ve deniz kelimelerinden Türkçe'de, Fransızca'da, Almanca'da kaç cümle yapılabileceğinin sorar. Almanca'da ve Fransızcada ancak iki cümle yapılabilmesine karşılık Türkçede aşağıdaki cümleler yapılabilir : (Denizin suyu tuzlu ; Denizin tuzludur suyu ; Suyu tuzludur denizin ;Tuzludur denizin suyu)..Konuşmalarınızda, hangi kelimeye ağırlık vermek istiyorsanız, o kelime ile başlayan cümleyi seçebilirsiniz. "Fikrinizin ağırlığını ilk kelimeler taşımalıdır, Ne mutlu Türküm diyene" de olduğu gibi. Cümlenin son kelimesini esas alarak, şiirde gerekli olan kafiyeyi sağlayabilirsiniz.
"Dünya da her şey için, medeniyet için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlmin ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir; cehalettir, dalalettir(sapkınlıktır)" diyen Atatürk, bu hususlarda da önderlik etmek üzere kendisi türkçe geometri kitabı yazmıştır. "Başka dillerden, her bir söz için en az bir kelime bulunmalıdır." Diyerek, bu kitapta kullanılan (üçgen gibi) elli civarında terimi de tespit etmiş ve 1937 öğrenim yılında, tarihi Sivas Lisesi'nde, derste öğretmen olarak ilk uygulamayı da kendisi yapmıştır.
"Türkçe dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili, türk milleti için mukaddes bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz badireler içinde, ahlâkının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, velhasıl bugün kendi milliyetini yapan her şeyin, dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili, türk milletini'nin kalbidir, zihnidir."
“Türk milleti'ni ve Türk dilini uygarlık tarihinin ve kültür dillerinin dışında görmenin ne yaman bir yanlış olduğunu bütün dünyaya göstereceğiz."
Hitler döneminde Almanya'yı terk etmek zorunda kalan Musevi ilim adamları, en güvenli ve hoş görülü ülke olarak Türkiye'yi seçtiler. Bunlar Einstein gibi konularında isim yapmış kimseler olup, İstanbul Üniversitesi'nde genellikle fen, edebiyat, iktisat ve hukuk fakültelerinde sözleşmeli hoca olarak görevlendirildiler. Atatürk yabancı dilin de öğrenilmesine önem vermekle beraber birkaç ayrıcalıkla sadece yabancı dille eğitime karşıydı. Sözleşmeye konulan bir madde bu hususta dikkat çekicidir.Sözleşmeye göre yabancı hocalar üç sene kendi dillerinde ders verecekler ve bu süre içinde Türkçe öğrenecekler. Sürenin dolmasından sonra Türkçe olarak ders vereceklerdir. Türkçe öğrenemeyenlerin sözleşmeleri yenilenmeyecektir.
Bu yabancı hocalar grameri ve incelikleri, nüktesi ile bizlere de örnek olacak şekilde mükemmel türkçe öğrendiler. Konularında Türkçe olarak kitap yazdılar.
En az kelimeyle, en çok şeyi anlatan güzel Türkçe, bilindiği gibi dünyanın en yaygın anadilidir, bence Türklerin asimile edilememiş olmaları dilin üstünlüğündendir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder