Pazar, Ocak 07, 2007

Milli Ekonomi

Ülkenin şu an içinde bulunduğu koşullara, 1900'lerin başındaki ekonomik durum çok benzemektedir. Bu yıllardaki ülke ekonomisinin karakteristik özellikleri dış borçlar, düşük milli gelir ve gelir dağılımındaki uçurumdur. Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında kişi başına düşen milli gelir yoksulluk sınırının altındadır. Buna ek olarak gelir dağılımındaki adaletsizlik de çok büyük boyutlara ulaşmıştır. Ülkenin gerçek büyüme hızı % 1 civarındadır. Milli ekonomi tamamen dışa bağımlı, yabancı ülkelerin kontrolü altındadır. Ülkenin zaten çok kısıtlı olan gelir kaynaklarının kayda değer bölümü dış borçlar ve faizine, ithalata gitmektedir. Yabancı ülkelerden alınan borçlar üretime, yatırıma değil tüketim mallarına harcanmaktadır. Devlet maliyesi belirli bir plan gözetilmeksizin günlük ihtiyaçlara göre yönetilmektedir.

Başbuğ Atatürk, 1923 yılında, İzmir İktisat Kongresi'nde yaptığı konuşmasında ekonominin önemine değinmiş ve ekonomi hamlesinin çerçevesini çizmiştir:

"Tarih, ulusların ilerleme ve gerileme nedenlerini ararken birçok siyasal, askersel, toplumsal nedenleri bulmakta ve saymaktadır. Kuşku yok, bu nedenler toplumsal olaylarda etkilidir. Fakat bir ulusun doğrudan doğruya yaşamıyla, ilerleme ve gerilemesiyle ilgili ve ilintili olan ulusun ekonomisidir. Tarihin ve deneyimin saptadığı bu gerçek bizim ulusal yaşamımızda ve ulusal tarihimizde de bütünüyle belirmiştir. Gerçekten Türk tarihi incelenirse bütün ilerleme ve gerileme nedenlerinin bir ekonomik sorundan başka birşey olmadığı anlaşılır. Tarihimizi dolduran bunca başarılar, utkular ya da yenilgiler, çöküntü ve büyük yıkıntılar, bunların hepsi, ortaya çıktıkları dönemlerdeki ekonomik durumumuzla ilintili ve ilgilidir. Yeni Türkiyemizi yaraştığı düzeye ulaştırabilmek için ne yapıp yapıp ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü zamanımız bütünüyle bir ekonomi çağından başka birşey değildir."

Ekonomik kalkınma hamlesinin en can alıcı noktası devletin ekonomideki güçlü elidir. Gerçekten de özel sektörün teşvik edinilmesi ile yetinilmemiştir.

"Bizim takibini muvafık gördüğümüz Devletçilik prensibi, bütün üretim ve tevzi vasıtalarını fertlerden alarak, milleti büsbütün başka esaslar dahilinde tanzim etmek gayesini güden ve hususi ve ferdi iktisadi teşebbüs ve faaliyetlere meydan bırakmayan sosyalizm prensibine dayanan kollektivizm, komünizm gibi bir sistem değildir.

Bizim takip ettiğimiz Devletçilik, ferdi çalışma ve faaliyeti esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha, memleketi mamuriyete eriştirmek için, milletin umumi ve yüksek menfaatlerinin icap ettirdiği işlerde –bilhassa iktisadi sahada- devleti fiilen alakadar etmektir."

"Ekonomik kalkınma; Türkiye'nin özgür, bağımsız, her zaman daha güçlü, her zaman daha gönençli Türkiye ülküsünün bel kemiğidir."

Atam izindeyiz…

Hiç yorum yok: