Pazar, Ocak 07, 2007

Milli Teknoloji

İnsanlık tarihine baktığımızda, ilk insanların deniz veya ırmak kenarlarına yerleştiklerini ve balıkçılıkla geçindiklerini daha sonra sürek avcılığı ile kara içlerine yöneldiklerini görüyoruz. Sürek avcılığı, hayvancılığa dönerken tarımsal hayatın öne çıktığını görüyoruz. Tüm bu çağlarda alet kullanımı vardı. Önceleri odundan, taştan sonrada madenden yapılıyordu. İnsanlar ilk kez buhar makinesinin icadıyla aletleri kullanmak için gereken kol gücünü buhar, petrol, güneş ışınları, rüzgar, doğalgaz vb. enerji kaynaklarıyla karşılamayı öğrenir oldular. Makine bulunmuş; Kol gücü dışında bir enerji kaynağı ile bu aletler kullanılır olmuştu. Sanayi üretimin her alanına makineyi soktu. Giderek üretim yapmak için gereken teknik alet/makine/teçhizata yatırım sermaye içinde çok önemli bir pay tutmaya başladı. İleri teknolojiyle yapılan üretim, maliyetlerin azalmasına, üretimin çoğalmasına ve ürünün kalitesinin artmasına yol açtığından, teknoloji sahip olmak o teknolojiyi kullanan sermayeyi kontrol altına almayı getirdi. Bugün 1950’lerden bu yana mikro elektronik - enformatik teknolojileriyle artık aletlerin rutin kullanımı için gerekli kafa gücünü de kol gücü gibi kendi karşılayan sistemlere sahip oluyoruz. Otomasyon ve robotlar makinelerin yerini alıyor. Üretim bir kat daha teknolojinin kontrolüne girdi. 2020’li yıllar ise küçültme teknolojilerinin üretime girmeye başladığı yıllar olacak. Artık üretim aracı bizzat üretim konusuyla bütünleşecek. Damarlarımızda robotlar dolaşacak, genetik materyal molekül düzeyindeki robotlarla beraber çalışacak. Bu artık üretimin tamamen teknolojiyle birleşmesini getirecek. Ve amiyane tabirle teknolojin kadar konuşabildiğin bir dünyanın figüranlığı pazarlanacak.

Bu teknolojik yarışın gerisinde kalmamalıyız. Avrupa ülkeleri arasında küçültme teknolojileri üzerine milli planı olmayan iki ülkeden biriyiz. Diğeri de Malta’dır. İleri teknoloji üreticisi olamazsak tüm milli sermayemizi yabancıların kontrolüne vermiş oluruz. Türkler misafirperver millettir. Başka milletleri tarihte hiç köleleştirmediler; Ama kölesi de olmazlar…

Okuyucuyla geçtiğimiz yazılarımda küreselleşme çağında bizlerin tercihinin Türk Birliğinden, Türk Ortak Pazarı ve Türk Ortak Parasından yana olduğunu paylaşmıştım. Böyle bir Büyük Birlik ancak devletin milli duruşuna bağlıdır. Bu kabul ediyoruz ki sermayenin milli güçlerin elinde olmasıyla yakından ilgilidir. Maalesef ki bu kadarı da yetmiyor; Sermayenin milli durabilmesi de milli teknolojiye hakim olmayı gerektiriyor. Nihayet yerli malı tüketmek, ekonomiyi millileştirmekte gerekiyor. İnsanlarımızın Amerikan sigarası içerken Irak halkının milli direnişine karşı sıkılan merminin parasını ödediğini bilmesi gerekiyor. Herkesin safları bu düşüncelerle tutması gerekiyor.

Hiç yorum yok: