Yirmibirinci yüzyılda, sanayi toplumu paradigmasından, bilgi toplumu paradigmasına geçişin hız ve yoğunluk kazanmasıyla, sağ ve sol ideolojilerin kavramları, geçerliliklerini büyük ölçüde yitirdiler. Artık dünyada sağ ve sol ideolojiler değil, ülkesiz devlet olmasını bilen kuruluşlar savaşıyor. Ürettikleri ürün ve hizmetlerle, ülkelerinin sınırlarının dışına çıkmayı başaran kuruluşlar, oluşmakta olan dünyanın yeni devletleridir. Ancak onların devletleri, ülkelerinin topraklarıyla sınırlı değildir.
Ülkesiz devletlerin, ulusal sınırları yoktur. Dünyada her devletin, bir toprağı, bir bayrağı ve bir parası vardır. Onların ise, tek toprakları, tek bayrakları ve tek paraları yoktur. Bütün dünyanın toprakları, bayrakları ve paraları onlarındır. Dünyada hiçbir devletin, ülkesiz devletleri, ulusal sınırlarının dışında tutmaları mümkün değildir. Onların devletlere değil, devletlerin onlara ihtiyaçları vardır. Bunun için, bütün devletler, kapılarını onlara sonuna kadar açmaktadırlar.
Ülkesiz devletler, dünyanın her ülkesinde olmadan, bir ülkede olamayacaklarını bilirler. Bu yüzden, ürettikleri ürün ve hizmetlerle, bütün ülkelerin ulusal pazarlarında kendilerine sağlam bir yer edinirler. Ülkesiz devletlerin gücü, hiçbir ülkenin kendilerine ilgisiz kalamayacağı ürün ve hizmetlerinden gelmektedir. Onlar ürettikleri ürün ve hizmetlerle, ulusal sınırları aşarak, uluslararası standartları oluştururlar.
Uluslarüstü ülkesiz devletler, ulus devletlerin peşinden değil, büyük ya da küçük bütün devletler, onların peşinden koşarlar. Çünkü ürün ve hizmet üretiminde dünya standartlarını ulus devletlerden daha çok ülkesiz devletler belirlerler. Ulus devletler, üretim güçlerini büyütmek ve dış ödemeler dengesinde açık vermemek için, onlarla birlikte dünyaya açılmak zorundadırlar. Hiçbir ulus devlet, ülkesiz devletleri, dünya pazarlarından söküp atamaz.
Ülkesiz devletlerle rekabet edecek, uluslarüstü kuruluşlar geliştirebilmek için, onların güç kaynaklarının çok iyi bilinmesi gerekir. Onlara karşı rekabet üstünlüğü kazanabilmenin yolu, hem onlarla birlikte, hem de onlardan ayrı olmasını başarmaktan geçer. Bütün kuruluşlar, “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyerek, Peter Senge'nin “Beşinci Disiplin”in onbir yasasından, ilkinde vurgulandığı gibi: “Bugünün problemlerinin, dünün çözümlerinden” kaynaklandığını görmelidirler.
Şair ve düşünür Sezai Karakoç, yazılarında, her yeni düşüncenin, yeni kavramlarla ortaya konulduğunun üzerinde önemle durur. Gerçekten yeni paradigmalar, yeni düşünceler, yeni bakışlar, yeni yaklaşımlar, yeni kavramlarla birlikte yeni yöntemler de gerektirirler.
Sanayi toplumun paradigmalarıyla bilgi toplumunun sorunlarını ele almak, çözüm değil, sorun üretir.
Ülkesiz devlet olmasını bilmeyen kuruluşlar, kendilerine hiçbir ülkede sağlam bir yer bulamazlar.
Yeni dünyayı, ülkesiz devlet olmasını bilen kuruluşlar şekillendiriyor.
En başarılı devlet, en çok ülkesiz devleti olan devlettir.
Nazif Gürdoğan
1 yorum:
Bugün birileri için başarı bu olabilir. İçinde olmadığınız bir süreci eksik tanımlıyorda olabilirsiniz? Bu bizim içinde böyle olacak mıdır? Yoksa bizde böyle olmalıyız derken biz olmayı ebediyen kaybedip "o" olmayalım?
Yorum Gönder