Salı, Temmuz 29, 2008

Agatha efsanesi

Efsanenin kökeni binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. “Aydınlığın Oğulları” ve “Karanlığın Oğulları” arasındaki ayrım ve mücadelenin öyküsüdür. Yüksek teknolojiye ve parapsişik yeteneklere sahip kadimler (eskiler) Atlantis adı verilen kayıp kıtada yaşamaktadır. Kadimler efsanevi Mu uygarlığının etkisi, yüksek bilgilerin çıkarlar uğrunda kullanılması sonucu dejenerasyon yaşamaya başlar. Sonuçta kıta yaşayanları 2 ayrı grup etrafında toplanmaya başlar. Bunlarda birincisine “Bir’in oğulları” ikincisi de “Belial’in oğulları” adı verilir (Bir’e dikkat edin lütfen).


Kozmik bilgileri kötü bir biçimde kullanan belialin oğulları gerek gezegen dengeleri, gerekse toplumun dengelerini aşırı bozuluma uğratır ve sonucunda bu iki grup arasında savaş başlar. Toplanılan bilgiler çoğu zaman eksik olduğu için Mu ile Atlantis arasındaki bir savaş mı? Yoksa Atlantis içindeki grup ayrışımı mı belli değil. Sonuçta kalabalık olan “Karanlığın Oğulları” Belial galip çıkar. Kozmik bir savaşın dünyaya neler yapar tahmin edersiniz. Her iki grupta bu koşullar içinde yeraltındaki sığınaklara yerleşir. “Bir’in Oğulları”nın kurdukları yeraltı merkezini AGARTHA , “Belial’in Oğulları”nın kurdukları yeraltı merkezini de ŞAMBALA adıyla anılmaya başlandı. Her iki grupta aynı bilgilere sahip, fakat kullanım amaçları farklıydı.


Agartha felsefesi bakımından birçok bilgiyi zaman zaman yayma ihtiyacı gösterir. Örnek vermek gerekirse buhar makinesı ile ilgili bilgiler, piri reis haritası, Jules Verne dersem

İyice emin olacaksınız ( http://tr.wikipedia.org/wiki/Jules_Verne ). Agartha ‘nın insanlar yeteri bilgiye ulaştığında kendini açığa çıkaracağı da söylenmektedir. Bunun için günümüz öngörülmekte. Hatta dünyanın son zamanında gelerek kıyametten (deccal’den ) kurtaracağı söylenir.


Şamabala ise dünya üzerinde yaşayan insanların bilgiden uzaklaşmasını sağlamaya çalışır. Tek amaçları insanların ezoterik bilgilerden uzak tutmak. Bu gruplar uluslar arası örgütlenmeler loca, dernekler vasıtası ile kilit noktaları ellerine geçirmektedir (gül-haç , iluminete vb.). Hatta ünlü kahin nostradamos 3. dünya savaşı ile ilgili kehanetinde de buraya ışık tutmaya çalışmış. “İktidarda güller açtığında” diyerek 3. savaşının zamanını haber vermektedir. Buradaki gül, gül-haç örgütü üyelerinin ülkelerde başa gelmelerinden bahsetmektedir. Bir örnekte 1 dolar üzerinde vardır. Piramit üstündeki göz (iluminete simgesi). Bu bilgilerin halktan gizlenmesi işleri çok eskilerden bu yana devam etmektedir. Eskilerde “kara cüppeliler”, yenilerde “siyah giyen adamlar” şeklinde biliriz. Bunların en büyük görevlerinin başında bizim evrende yalnız olduğumuz ve bizden başka zeki varlıklar olmadığını pekiştirmek ve bu bilgileri gizlemek.


Bir başka bilgide en büyük bilgi kaynağı, ezoterik bilgiler içeren İskenderiye fenerinin kara cüppeliler tarafından yakılması. Hz. Ömere yapılan desenformasyon ile bu kütüphanede kötü kitapların olduğu söylenerek yakılması sağlanmaya çalışılmış fakat mısır rahiplerinin Hz. Ali’yi ikna etmesi ile bu fenerin müslümanlar eli ile yakılmasına engel olmuşlardır( daha sonra yine de yakılmış).


Birçok internet sitesinde Naziler ile agartha arasında bir bağlantıdan bahsedildiğini gördüm. Anılanın aksine Naziler agartha ile değil şambala ile anılmalıdır. Thule efsanesini baz alan nazistler yine aynı adla anılan THULE örgütünü kurmuşlardır. Şambala bilgilerinin bir kısmına sahip olan Naziler yok edici enerjinin peşinde koşmuşlardır. Bu sayede ARYAN ırkı yaratmak peşindeydiler. Roketleri ilk defa imal eden Almanların bu bilgileri Tibet rahiplerinden aldığı söylenir. Berlin’in bombalanması sonucu 12 tibet rahibinin ölmesi ile ortaya çıkmıştır. Birçok kaynakta nazi sembolü gamalı haç ile agartha’nın sembolünün benzeşmesi üzerine bu fikrin oluştuğunu düşünmekteyim. Gamalı haç semboli de şambaladan esinlenilmiştir.. Agartha ve şambalanın sembolünde soldan sağa yönünde, evrenin galaksilerin dönüş ve hareketli olduğunu temsil eden işaretler vardır. Ortasındaki daire de Güneşi, Ra’yı temsil eder. Güneş aynı zamanda Müslümanlığın ve Türklerin simgesidir. Dairenin içi yaratanı, dışı da yaratılmış olanı ve her ikisinin birlikteliğini anlatır.


Şimdi internetten bulduğum bir bilgiyi alıntılamak istiyorum.”Agarta veya Agarti, bilgisini, felsefesini, ahlakını ve dini materyalini ve bilimini doğrudan doğruya Mu'dan ve kısmen Atlantis'ten almıştır. Yani Güneş Kültürünün bir devamıdır diyebiliriz. Güneş, Mu' da Tek ve Mutlak Tanrı'nın monoteistik sembolü idi. Agarta' nın asıl misyonu Mu' nun vahye dayalı Siriusyen Bilgileri'ni muhafaza etmek ve bunları nesillerden nesillere aktarmak, öğretmek böylece geliştirme misyonunu sürdürmekti. Böylece Agarta yaklaşık elli bin yıldan beri Mu kültürünü, dinini, ahlakını ve bilimini hemen hemen değişik görünümler ve kisveler altında fakat hep aynı kökene ve hep aynı orijine, aynı ana kültüre bağlı kalarak aynı hakikatleri nakletmiştir.” (Cahit Cümbüşel'in 22 şubat 2001'deki konferansından alıntıdır )


Burada bahsedilen “siriusyen bilgi” sirrüs takım yıldızı ile eşleşmelidir. Türkler daha sirrüs takım yıldızı bulunmadan çok önce haberliydiler bu takımyıldızdan. Binlerce yıldır dilimizde olan “sesimiz ayyuk’a çıkacak” nidasında ayyuk kelimesi sirrüs takım yıldızıdır. Türkler destanlarında bahsedildiği üzere bir şekilde bu takım yıldızından gelenlerle çoğalmış ve türemiş bir ırktır. Oğuz destanı bu olayı anlatan destandır. Türkler bir savaşta tuzağa düşüp yok edilince ERGEKON adı verilen belirsiz bir yere gider ve orada tekrar çoğalırlar (Ergenekon destanı). Ergenekon destanını okuyunca ister istemez bunun bir yer değil de kapalı, yer altı imajı oluşmaktadır ve hatta insan ister istemez bizler agartha’yız diyebilir..


Peri bacaları ile anılan Kapadokya yöresinin agartha ya giriş yerlerinden biri olduğu söylenmektedir. Bununla beraber tibette , maya ve inkaların yaşadığı yerde, orta asyada, mısırda da giriş yerleri olduğu söylenmektedir. Amerikadaki yer altı merkezlerini şambalanın kullandığı söylenmektedir. Saygılar….

Şahin Karadeniz

Hiç yorum yok: